Kadın gassal, mesleğini ve deprem sürecinde yaşadıklarını anlattı
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Daire Başkanlığı'na bağlı Cenaze Hizmetleri ve Mezarlıklar Müdürlüğü'nde çalışan üç kadın gassaldan biri olan Fatma Çınar, mesleğini, pandemi ve deprem sürecini anlatarak, 'Depremde gelen araçta anne, baba, çocuklar bütün bir aileyi almak gerçekten bizi çok etkiliyordu. Günlerde geçti, eve gittiğimde yemek hazır olduğunda çocuklarımı çağırdığımda üzülüyordum, çağıramıyordum. Çünkü aklıma geliyordu' dedi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Daire Başkanlığı’na bağlı Cenaze Hizmetleri ve Mezarlıklar Müdürlüğü’nde çalışan üç kadın gassaldan biri olan Fatma Çınar, mesleğini, pandemi ve deprem sürecini anlatarak, “Depremde gelen araçta anne, baba, çocuklar; bütün bir aileyi almak gerçekten bizi çok etkiliyordu. Günlerde geçti, eve gittiğimde yemek hazır olduğunda çocuklarımı çağırdığımda üzülüyordum, çağıramıyordum. Çünkü aklıma geliyordu” dedi.
Büyükşehir belediyesi bünyesinde kentte çalışan üç kadın gassaldan biri olan Fatma Çınar(42), 4 yıldır bu işi yapıyor. Çınar, pandemi ve 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde kentte hayatını kaybeden insanları yıkadı.
Fatma Çınar, İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine, bu işi yapmamın nedeni; manevi yönden insanların acılarını paylaşmak, teselli etmek ve cenaze yıkamanın da sevabını ayrıyeten bildiği için yaptığını söyledi.
Giydiği kıyafettin adli tıptan gelen kanamalı, kokan cenazelerde giydiklerini belirten Çınar, cenaze işleminin kendilerine iletildikten sonra ekip olarak herkesin ayakta olduğunu dile getirdi.
“Mezar kazanından kepçecisine, erkek imamdan tutun kadın gassala kadar ki arkadaşlar, birim olarak hazırlık yaparız” diyen Çınar, “Araç gider cenazeyi alır bizde burada teslim alırız. Burada yıkama işlemini gerçekleştiririz. Ondan sonra aileye yardımcı olabilecek şekilde cenaze aracıyla aile mezarlığı, asri mezarlık, neresi olursa olsun yardımcı olunur. Son dakikaya kadar bütün işlemler yapılır. Normal bir cenazede naylonsuz kefen kullanırız. Ama adli tıptan veya kanamalı cenaze olduğu zaman naylon kullanılır. Ölü, temiz bir cenaze ise 25-30 dakika arasında yıkanılır. Kanamalı ise bizi uğraştıracaksa 40 dakikayı da bulur, süre değişiyor” dedi.
“Ama şu an anlatıyorum, o zamanki ruh halime döndüğümde gerçekten çok çok zordu”
Cesetlerin pandemi de kendilerine tek parça geldiğini, deprem sürecinde ise zarar görmüş halde geldiğini ifade eden Çınar, şöyle konuştu:
“2-3 gün geçtikten sonra koku dayanılmaz bir hal alıyordu. Yıkamadan çıktıktan sonra kıyafetlerimizi ne kadar yıkasak da koku siniyordu. Depremde gelen araçta anne, baba, çocuklar; bütün bir aileyi almak gerçekten bizi çok etkiliyordu. Günlerde geçti, eve gittiğimde yemek hazır olduğunda çocuklarımı çağırdığımda üzülüyordum, çağıramıyordum. Çünkü aklıma geliyordu. Baba ile erkek çocuğunu erkek imama teslim ediyoruz. Kız çocukları ile anneyi ben yıkıyordum. Çok zor bir süreçti. Pandemi de zordu. Ama şu an anlatıyorum, o zamanki ruh halime döndüğümde gerçekten çok çok zordu.”
“Adam gelip eşinin başında ağlar, af diler, helallik diler; çok şeye tanıklık ediyoruz”
Birinci derece bir yakını olduğunda yıkamaya girmek istemediğini kaydeden Çınar, “Bende çok etki bırakıyor. Herkesin hikayesini dinlediğiniz zaman bunu kafanızda tutmamanız lazım. Ayrı ayrı üzüldüğünüz zaman insan artık kendi dengesini kaybediyor. Aklımızda iz bırakanlar oluyor. Adam gelip eşinin başında ağlar, af diler, helallik diler. Çok şeye tanıklık ediyoruz. Bizde çok etki bırakanlarda var. Benimle birlikte 3 kadın gassal var. Vardiya sistemiyle çalışıyoruz. Günde bir kişi geliyor. 16 saat çalışıyoruz, ertesi güne diğer arkadaşımız geliyor. Eğitimi alıp sertifikamızı alıyoruz” diye konuştu.
İlk başladığı zaman adli tıptan cenaze var denildiğinde çok korktuğunu, çekindiğini aktaran Çınar, “Geldiği zaman bakardım, acaba nasıl bir şey yıkayacağız. Deprem sürecinde cenazeler adli tıptan geldiği için süreç bizi buna alıştırdı” ifadelerine yer verdi.