Başkan Ağar 'İş'te Güvenli Gelecek' Paneline Katıldı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcıları Avukat Ahmet Aydın ve Prof. Dr. Lutfihak Alpkan, Hak-İş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Kayabaşı, Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hamza Öksüz, Kamu-Sen Genel Başkan Yardımcısı Zafer Çelik, TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç, TESK Genel Başkan Danışmanı Zehra Kaya ve uzmanların katıldığı forumda TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı ve Genel Başkanı Ramazan Ağar bir konuşma gerçekleştirdi.

TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı ve Genel Başkanı Ağar konuşmasında şu konulara değindi:

Sayın Bakanım, işçi, işveren ve memur sendikalarının değerli başkanları, sivil toplum kuruluşlarının değerli temsilcileri, değerli katılımcılar sizleri şahsım ve Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu adına saygıyla selamlıyorum. Bu toplantının ülkemiz ve çalışma hayatı için hayırlı olmasını diliyorum. İş sağlığı ve güvenliği her şeyden önce bir “insan sağlığı” meselesidir. Burada söz konusu olan insan da, işçidir. Maden ocaklarında, tersanelerde, inşaatlarda ya da başka işyerlerinde alınmayan önlemler nedeniyle ya da basit bazı düzenlemeler yapılmadığı için can verenler, sakat kalanlar, işçidir. O nedenle, bu konuya insan odaklı bakmalıyız. İnsanı önceleyen, insanı önemseyen politikalarla bu soruna çözümler aramalıyız. TÜRK-İŞ, iş sağlığı ve güvenliği konusuna her zaman önem vermiş ve bu konuyu gündeminde tutmuştur. Çünkü iş sağlığı ve güvenliği çalışma hayatının en temel konularından birisidir. İş sağlığı ve güvenliği üretim sürecindeki ve toplum hayatındaki değişikliklere bağlı olarak sürekli olarak gelişim göstermektedir. Çağdaş toplumlar insana ve çalışana daha çok değer veriyorlar. Çalışma hayatını daha güvenli hale getirerek, yaşam kalitesini yükseltiyor, verimliliği artırarak hedeflerine ulaşıyorlar. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün, Avrupa Birliği’nin tüm sözleşmeleri tavsiye kararları ve metinlerinde bu konu özel olarak yer alıyor. İşçi sağlığı ve güvenliği konusuna gereken önem verilmediğinde bu alandaki sorunlar kendini çevre kirliliği, hastalıklar, üretim kaybı, iş kazaları, meslek hastalıkları ve ölümler şeklinde gösteriyor. Sonuçta yalnız çalışanlar değil, tüm toplumsal kesimler bu olumsuzluklardan etkileniyor. Günümüzde küreselleşme rekabetin boyutlarını genişletmiş, maliyetlerin düşürülmesi temel hedef haline gelmiştir. Kayıt-dışı ekonominin yaygın olması, sigortasız-sendikasız işçi çalıştırılması bakımından temel sorunların yaşandığı işletmeler küçük ve orta boy işletmelerdir. Bu tür işyerlerinde kısılan ilk kalem işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri oluyor, bu da iş kazalarının yaşanması sonucunu doğuruyor. Özelleştirme, taşeronlaşma ve esnek çalışma biçimleri de sağlıksız-güvenliksiz bir çalışma yaşamını dayatıyor. Alınmayan önlemler, yapılmayan denetimler dolayısıyla işçiler yoksulluk ya da güvensiz çalışma arasında gidip geliyor, yani ya yoksulluktan ya da iş kazasından ölmeyi tercih etmek zorunda bırakılıyor. İşte bu nedenlerle, Türkiye ne yazık ki, iş kazalarında dünyanın en önde gelen ülkelerinden biridir. Kamu kurumlarınca yayınlanan istatistiklere bakıldığında, Ülkemizde iş kazaları ve buna bağlı olarak ölümlerin çok fazla olduğu anlaşılmaktadır. 2023 yılında ülkemizde 681 bin 401 iş kazası meydana gelmiş ve 945 işçi meslek hastalığına yakalanmıştır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucunda 1.966 işçi hayatını kaybetmiştir. Bu rakamlar, dünya standartlarına bakıldığında oldukça yüksektir. O nedenle, iş sağlığı ve güvenliği sorunları ve çözüm yolları bir sistem bütünlüğü içinde ele alınmalıdır. Bir diğer ifadeyle, istihdam biçimlerinden, eğitim politikalarına, sendikal örgütlenmeden, işyeri denetimlerine, koruyucu sağlık politikalarından ilgili mevzuatın uygulanmasına kadar konunun bütüncül bir çerçevede ele alınması büyük önem taşımaktadır. İş sağlığı ve güvenliği konusuna büyük önem veren ve bu alandaki çalışmalarını sürdüren TÜRK-İŞ, toplumun tüm kesimlerinde işçi sağlığı ve güvenliği bilinci ve kültürünün yaratılması için tarafların çabalarının yoğunlaştırmaları gerektiğine inanmaktadır.

Ancak, tek başına bir işçi konfederasyonunun ya da bir başka kurumun bu konudaki faaliyetlerinin yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Başta devletimiz olmak üzere, işçi ve işveren örgütleri, üniversiteler, mesleki birlikler gibi kurum ve kuruluşlar, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin tarafları durumundadır. Çalışanların sağlığının korunmasında üretimin sürdürülmesinde ve çalışma barışının korunmasında taraflara büyük sorumluluklar düşmektedir. Ortak amaç, çalışanların yaşam kalitelerinin artırılması, işletmelerin üretime devam etmeleri ve ülkemizin verimlilik düzeyinin yükseltilmesi olmalıdır. Bunun için başta devletimiz olmak üzere tüm taraflar birlikte çalışmalı, huzurlu, sağlıklı güvenli çalışma ortamı ve kültürünü birlikte geliştirmelidirler. İş kazaları ve meslek hastalıklarıyla başa çıkabilmemiz için önleyici sağlık ve güvenlik kültürünün oluşturulması ve kararlılıkla uygulanması gerekmektedir. Bu kültürün güçlendirilmesi de ortak çabayla mümkündür. Bu duygu ve düşüncelerle toplantımızın hayırlı sonuçlar vermesini diliyor, hepinizi bir kez daha saygılarımla selamlıyorum.” Dedi.