Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı Toplantısı gerçekleştirildi
Gölbaşı ilçesinin önemli tabiat kaynağı olan Gölbaşı Gölü'nde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerinin konuşulduğu konferans gerçekleştirildi.
Gölbaşı Kent Konseyi tarafından organize edilen Balkan Otelde düzenlenen konferansa Gölbaşı Kaymakamı Tarık Buğra Seyhan, Yrd. Doç. Dr. Erol Kesici, Dr. Cevdan Kesici, Kent Konseyi Başkanı Lütfiye Özgül ve davetliler katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan Kent Konseyi Başkanı Lütfiye Özgül; “Göllerimiz ve su kaynaklarımız her geçen gün kirlenmekte. Böyle giderse gelecek nesillere bırakacağımız su kaynaklarımız kalmayacak. Gölbaşı ilçemizin en büyük doğal değerlerinden olan Gölbaşı Gölümüz de her geçen gün kirlenmeye ve kurumaya başladı. Bu konuyla ilgili değerli hocalarımız bugün bu konuyu ele alacaklar. Her birlikte el ele vererek Gölümüzü kurtarmaya çalışmalıyız.” Dedi.
Kent konseyinin çok önemli bir konuya el attıklarını belirterek konuşmasına başlayan Gölbaşı Kaymakamı Tarık Buğra Seyhan; “Gölbaşı ilçemize değer katan 3 tane gölümüz var. Bunlardan en önemlisi olan ve ilçemize değer katan Gölbaşı Gölüdür. İlçe halkının nefes aldığı, hafta sonunu geçirdiği ve piknik yaptığı bir yer. Gölün tehlikeye girmesi demek, Gölbaşı'nın gelişme potansiyelinin Gölbaşı'nın ileri yıllarda ki cazibe halinin ortadan kalkması tehlikesiyle karşı karşıya kalması demektir. Bugün düzenlenen konferans sonrası bir yol haritası belirlenecek Gölbaşı Gölümüze Kaymakamlık olarak bizde üstümüze düşeni yapmaya hazırız. Tüm katılımcılara teşekkür ediyorum” dedi.
GÖLLER ARASINDA BAĞLAYANTIYI SAĞLAYAN KANALLAR DEVAMLI AÇIK TUTULMALI
Son yıllarda giderek artan su kıtlığı, ülkemizde, dünyanın birçok bölgelerinde derhal önlem alınması gereken en tehlikeli ve acil sorun haline geldiğini belirterek konuşmasına başlayan Yrd. Doç. Dr. Erol Kesici; “Adıyaman Gölbaşı Gölleri Havzası'nda; Gölbaşı, Azaplı ve İnekli Göllerinden oluşan Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca 1. Derece Doğal Sit olarak tesciline karar verilen, ülkemizin önemli sulak alanlarından biri olan Gölbaşı Gölleri Tabiat Parkı'nda yaşanan sorunlarla ilgili bir araya geldik. Adıyaman; sucul ekosistemiyle birlikte, doğal yapısı korunması gereken, karasal doğal kaynak değeri yüksek, hassas kentler özelliğindedir. Adıyaman, “daha çok kendi olanakları ile gelişim göstermiş, Planlama Bölgesi'ndeki iller arasında görece dezavantajlı bir konumda bulunmaktadır.
Göller Havzasında. Gölbaşı, Azaplı ve İnekli Gölleri sucul bitkiler ve çevresindeki flora- fauna dokusunun bütünlüğü yönüyle zengin olan sulak alanlardandır. Göllerin kıyılarının büyük bir kısmı geniş sazlıklarla, sığ kesimleri su içi bitkileri ile kaplıydı. Tabiat Parkı; tektonik oluşumu, Doğal Sit Alanı özelliği, ulusal öneme sahip sulak alanlarından olması bilim ve eğitim bakımından önem taşıyan nadir, tehlikeye maruz veya kaybolmaya yüz tutmuş ekosistemler, türler ve tabii olayların meydana getirdiği seçkin örnekleri ihtiva eder ve mutlak korunması gereklidir. Gölbaşı gölleri arasında bağlantıyı sağlayan suyollarını korunmalı. Göller arasında bağlantıyı sağlayan kanallar devamlı surette açık tutulmalı, vejetasyon doğal kalmalıdır.” Dedi.
Gölbaşı Göllerinin çevresinde bulunan yerleşim yerleri, tarım arazileri ve endüstriyel tesislerin doğal alanlara etkisi doğrudan veya dolaylı olduğuna dikkat çeken Kesici; “Yerleşim yerlerinin özellikle doğal alanlarda tarımsal, evsel ve endüstriyel kirlilik etkileri sonucu su, toprak ve hava kirlenmektedir. Temiz suya ulaşmak çok zorlaşmakta, kirliliğin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Havzada ekonomi; ağırlıklı tarım, tekstil başta olmak üzere, gıda, maden, taş, toprağa dayalı sanayi, küçük, orta, büyük ölçekli işletmeler, Gölbaşı Organize Sanayi Bölgesi, turizm etkisi. Suyun hali neyse, gıdanın, sağlığın, ekonominin, geleceğin hali o'dur. Musluk akan suyun, içme güvenilirliği sağlanmalıdır. Doğanın ürünü olan su; yaşam hakkıdır ve pahalıya satarak su tasarrufu sağlanmaz. Su, meta değildir.” Şeklinde konuştu.
Kesici, Göllerde yaşanan sorunların ortadan kalkması için yapılması gerekenlerle ilgili şunları söyledi;
Göller Yöresine özel kuraklıkla mücadele eylem planı birliktelikle hazırlanmalı. Bölge halkının hem bilinçlendirilmesi hem de bölge halkından bir grup belirlenip tehlike ve risklere yönelik hem görsel hem yazılı raporlama çalışması görevi verilmeli, yılın hangi zamanında ve nelerden kaynaklı baskıların olduğu tespit edilerek tartışılmalı.
Yer altı suyu kaynaklarına yönelik yılın belli zamanlarında kullanıma devlet kontrolünde izin verilerek göl-yer altı suyu besleme sisteminin en az zarara uğratılması şeklindedir.
Göller Yöresindeki göllerin sürdürülebilirliğinin sağlanması için dirençliliği arttırıcı faaliyetlerin yapılması gerekmektedir. Öncelikle hassasiyeti azaltıp uyarlanabilir kapasitenin arttırılması gerekmektedir. Göl dip kesiminde biriken dip çamurunun bilimsel yöntemlerle sabırla çıkarılması ve gölü besleyen kaynakları ve iklim olumsuzluklarına neden olan kurutma – ormansızlaşma önlenmeli, gölü besleyen su kaynaklarının ve yüzey akışın göle ulaşması sağlanmalı ve göl kirlilik baskısından kurtarılmalıdır.
Bu kapsamda yapılması gerekenler: Tarım alanlarının planlanması, suyumuza ve iklime göre bitki deseni ve verimli su kullanma; önceki yıllarda olduğu gibi suyun taşınması yerine susuz alanlarda vahşi sulama yasaklanmalı/günün koşullarına uyan, verimliliği artıran damla ve basınçlı su sistemleriyle buna uygun tarımsal faaliyet uygulamaları yapılmalı.
Yaşamakta olduğumuz ve uzun yıllar yaşanacağı belirtilen kuraklık, sıcaklık artışı, iklim kararsızlığı, sel, orman yangını, sel, bilinçsiz su kullanımı, tarım için su taşınması, göllerin – batık sulak alanların kurutulması, baraj yapımı, yanlış arazi kullanımı, göllerin, yaban hayatının dinamiklerinin azalması. Yaşanan tehlikelerin ne olduğu ve nasıl oluştuğundan ders alınmalıdır.
Suyun bitmeyen bir kaynak olmadığını, sadece doğayı korursak suyumuzun- iklimimizin korunacağı- sürekli olacağı farkındalığının topluma- üreticilere kazandırılması gerekiyor.
Bizi bekleyen tehlikeleri bilip, bölgenin en savunmasız fiziksel varlığı, güvenlik açıklarının belirlenip, ortamın hava ve iklim olaylarının etkilerine karşı hassasiyeti, riskle yaşamamak- stresle başa çıkabilmek için önceden önlem alınması ve yeni durumlara uyum sağlama yetenekleri geliştirilmelidir. Aynı miktar sudan bilimsel yöntemlerle uzun yıllarca daha fazla yarar sağlanabilecektir. Su kaynaklarını verimli kullanma seferberliği başlatılmalıdır. ”Su Kanunu” onaylanmalı.
Göldeki su kaybı oranı hedefi için, coğrafi bilgi sistemlerinin kullanılması zorunluluktur. Uzaktan algılama ve otomasyon sistemlerinin yaygınlaştırılması izole ölçüm bölgelerinin oluşturularak, sulama zamanı ve miktarının optimizasyonu sağlanmalıdır.
Suyun geri kazanımı çok önemli bir su kaynağıdır. Yağmur suları kanalizasyona karışmamalı, içme suyundan kentlerin temizliği ve park bahçe sulaması yapılmasına kesinlikle izin verilmemelidir. Yeşil ve gri su kullanımı ve yağmur suyu hasadının sanayide, kentlerde, tarımda kullanılması ve yeni su kaynakları kazandırılmalıdır.
Modern sulama- kapalı taşıma ile %70 su kullanımı sağlanabilir. Ortak katılımla teşvik sağlanmalıdır. Belediyeler- tarımsal sulama yöneticileri kayıp kaçakları önlemelidir.
Yenilenebilir enerji yöntemlerinin (gaz- güney, bio ) uygulanmasının hedeflenmesiyle, içme suyu kaynaklarından enerji üretim- HES- PHES vb. yapılmasına son verilmelidir. Suyun geri kazanılması en önemli yeni kaynaktır. Göl üzerine güneş enerji sistemleri kurulmamalıdır.
Tarımsal üretimde sıfır kaybın olması için mutlaka küçük büyük üretici demeden elde edilen ürünlerim tarım sanayinde (meyve suyu, reçel, sirke vb. )irili ufaklı ürün değerlendirme merkezleri kurulmalıdır. Üretici tarım sanayinin içerisinde olmalıdır.
Yerel Göl Komisyonları Kurulmalı ve Göllerin koruma- kullanma yasaları uygulanmalıdır. Göl Suyunun koruma – kullanımında, İhtiyaçların belirlenmesi ve temini “SU VERİMLİLİĞİ BİRİMİ” kurulmalıdır. Nasıl vergi denetimleri titizlikle yapılmaktaysa, su kaynaklarının da denetimi aynı titizlikle yapılmalı ve havzasını kirleten, kirletilmesine göz yuman, kişi kurum ve kuruluşlar hakkında yürütülecek işlemlerin hem Bakanlık ve taşra teşkilatları ve hem de Valilikler nezdinde yerel koruma ekiplerinin kurulması- çalışması sağlanmalıdır.”